Su yeryüzünde tüm canlıların yaşamına hediye edilmiş en vazgeçilmez, en aziz hediyedir. . Bir bardak su ikram edildiğinde bile her zaman kullandığımız bir söz değil midir?
“Su gibi aziz ol”
Su kadar özel…
su kadar faydalı…
su kadar güzel ve aziz olmak…
Türkiye dünyada en çok su sıkıntısı çeken ülkeler arasında 32'inci sırada yer alıyor. Yapılan son araştırmalara göre; Türkiye topraklarının yarısında aşırı yüksek ya da yüksek derecede su sıkıntısı çekildiği belirtilmektedir. Hayatın susuz yaşanmayacağının farkında olup, acilen önlem alınması hususunda şimdiden gerekenlerin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kuraklık doğal bir iklim olayıdır genellikle yavaş gelişir ve uzun bir dönemi kapsar. Yağışların kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucunda, arazi ve su kaynakları olumsuz etkilenir ve hidrolojik denge bozulmaya başlar. Bu olayı kuraklık olarak tanımlayabiliriz elbette fakat kuraklığa sebep olan daha önemli unsurlar vardır. Suçlu aramak gerekirse kuraklığa sebep olanların en başında ne yazık ki, biz insanlar geliyoruz. Yani bile bile lades diyerek, kendimizi, dünyayı ve insanlığı imha ediyoruz. Doğal yaşamı tahrip ederek ekolojiye zarar veriyoruz. Ağaçlık ve orman alanlarını keserek ya da yakarak tüketiyoruz. Sanayi atıklarını çevreye atarak ve yeraltı kaynak sularını kirleterek kurumasına, atıkların geri dönüşümünün sağlanamamasına sebep oluyoruz.
Motorlu taşıt egzozları, sanayi bacalarından atmosfere salınan zehirli gazlar doğayı zehirliyor, yağmur toplayan bitki örtüsünü tahrip ediyor ve hal böyle olunca da biz insanlar ne yazık ki, doğaya verdiğimiz zararlar ile küresel ısınma sürecini hızlandırıyoruz.
Uzun zaman dilimlerinde dünyada ve ülkemizde yağışlarda ciddi miktarlarda düşüşler yaşanıyor. Ülkemizde özellikle bu bağlamda kuraklık alarmı veriliyor. Kuraklıktan en çok etkilenen sektör tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de şüphesiz ki, tarımdır. Yeterli miktarda suyun bulunamaması durumunda tarımsal kuraklık yaşanması kaçınılmazdır. Yüksek sıcaklıklar, nem kaybı, kurutucu rüzgârlar, yağış azlığı, su kaynaklarında oluşan kıtlık sonucunda tarımsal kuraklık meydana gelir ve ürün miktarı azalır. Dolayısıyla ülke ekonomisinde önemli ölçüde küçülme başlar. Hayvanlarda kuraklıktan payını alarak zarar görenler arasında ilk sıralardadır.
Yüzeyde gerçekleşen su birikimi, yeraltı su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine, yağışlardaki dengesizlikler hidrolojik kuraklığın meydana gelmesine zemin hazırlıyor.
Bugün gelinen nokta itibariylede kuraklığın, fiziksel ve doğal çevre, kent yaşamı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her aşamasını etkileyeceği kaçınılmazdır. Geleceğimiz için doğaya, topraklarımıza, çevreye, geç kalmadan gerekli ihtimamı göstermemiz gerekmektedir.
Kuraklığı dur diyebilmek için ilk planda şu önlemler kolaylıkla alınabilir;
Su israfı önlenebilir, kirli sular arıtılarak tekrar kullanılabilir, havadaki nemi artıracak ağaçlık alanlar çoğaltılabilir en önemlisi de hızla artmakta olan betonlaşmaya dur denilebilir.
Suyun insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu hayatın ta kendisi olduğunu bildiğinizi düşünüyorum. Susuz bir yaşamın varolmayacağı gibi hiç bir canlının da hayatta olmayacağının farkında olalım.
İnsanoğlu doğası gereği, her zaman kendisine,insana,doğaya, hayvana, faydası olduğu kadar zararda veren bir varlıktır.
Barajlarda suların alt seviyelere düştüğü bu günlerde, su israfına dur diyelim. Önümüzdeki günlerde ne yazık ki, yeterli yağışların olmayacağı uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Gerekli önlemlerimizi alarak ve uzmanlara kulak vererek geleceğimiz koruyalım, susuz kalmayalım. Su tasarrufu seferberliği ülkenin her köşesinde acilen başlatılmalı ve herkes elini taşın altına koymalıdır. Sivil Toplum Kuruluşlarına özellikle bu önemli konuda çok iş düşüyor.
Sağlıkla kalın, susuz kalmayın efendim.